"Geri döndüm."
Arnold Schwarzenegger'in (bir çırpıda, bir yere bakmadan yazdım, tıpkı bir yere bakmadan Nietzsche yazabildiğim gibi) Terminator'lerde sarf ettiği ikonik replik "I am back", "geri döndüm" şeklinde, iyi niyetli ve simultane şekilde dilimize çevrildiğinde tüm coolluğunu kaybediyor (tıpkı cool kelimesinin olası Türkçe karşılıklarının ironik bir şekilde yeterince *cool* ol(a)madığı gibi). Ama yapabileceğim başka bir şey yoktu çünkü alıntı yapmayı seviyorum ve bu alıntı da durumumuza oldukça uygun. Bir buçuk senedir, belki iki yıla yaklaştı, tek yazı bile yazmadım buraya. Nedenini bilmemekle beraber bir tür itme kuvveti değil, sadece tembellikten. Bir ara yazın "bir sene ara vermişidim ama işte geri dönüyorum ehehe" demeyi de planladım ama yapamadım, unutuldu gitti. Şimdi bu akşam, aklıma yine bir buçuk senedir falan kullanmadığım Twitter hesabımın şifresi geldi, Bir tür ilahi aydınlanma yaşayınca konu tilt topu gibi döne dolaşa suni teneffüs yapacak cankurtaranını bekleyen bloguma ulaştı. Phileas Fogg'du, başka biri bu alan adını aldığı için phileasfoggg.blogspot.com adresine yazıyordum. Zaten "bizim phileas ne yazmış bugün bakalım" diyerek bloga girecek, yeni yazı görünce hoşlanacak okurlara sahip değilim. Sadece Facebook üzerinden yazılarımı paylaşıyordum o kadar. Konuyu bu damardan uzatırdım ama başka yerlere savurmak istiyorum... Gelelim ikinci paragrafa.
Bloga son yazımı girdiğimde (son girdiğim şey bir yazı sanılmaz çünkü sadece Hot Tamale videosu, olsa olsa entry veya coolluğunu kaybetmiş bir çeviriyle "girdi" olur) Twitter'ın popülerliği hiç fena sayılmazdı, millet aktif şekilde Facebook kullanıyordu ama mantar gibi tüneyen yeni sitelerden neredeyse hiçbiri ortada gözükmüyordu daha. Bir de, bence en önemlisi de budur, Gangnam Style yoktu. Yıl oldu 2013, ben hala Hot Tamale'ye oynuyorum ama aradan bir buçuk milyar IP'nin izlediği o iğrenç video geçti. Hayır oynak şeyleri ben de seviyorum ve sıkıcı biri olduğum söylenemez, ama o bir buçuk milyar (hadi ikili tıklamalarla diyelim 700 milyon) kişiden biri de çıkıp demedi ki, bu noktada bir Cem Yılmaz alıntısı yapmayı elzem görüyorum çünkü alıntılar güzeldir, kimse de çıkıp demedi ki aga bu nedir. Ama bendeki de ne öngörüymüş ki, bir tür öncü sarsıntı olarak görülebilecek Serkan is My Girl videosunu izleyince bu konuda başka bir yazı yazmıştım, o başka bir yazının konusuydu ve başka zaman anlatıldı.
Elzem deyince bir karikatür paylaşayım çünkü burası komikli bir blog. Zoriri.
Milletin anlamadığı şeylerle eğlenebilmesi ne kadar tuhaf gözüküyordu bana, meğerse her şey bizi buna psikolojik olarak hazırlamak içinmiş. Bir de üstünden altı ay geçtikten sonra hala danstan bahseden/yapan olunca ağzına terlik geçiresim geliyor, kendi ağzıma terlik geçirmek istemediğimden konuyu kapatıyorum. Diyeceğim şu, iki sene ara verdim ya, o iki senede 'sosyal' kelimesinin anlamının daha derinlemesine değiştiğini, yeni bir evrim geçirdiğini düşününce, ben 'yeni sosyalleşme' adına hiçbir şey yapmamışım. Kitap falan okudum, film izledim, ders çalıştım (onu da çok yapmadım ya neyse sayalım). Sonra? İki sene camış gibi kayıtsızca yattım çok affedersiniz. Blog yazısı yazmak da tembelliği azaltmıyor aslında ama gevezeliğimden insanlar sıkılmaya başlamıştı, dedim kimse okumasa da yazayım bi şeyler.
Sonra, bir seneden fazladır ziyaret bile etmediğim, sık girilen siteler barından sildiğim bloga bir baktım. Phileas Fogg nedir ulan? dedim kendi kendime. İlla coolluğa kasacaksan koyacağın isim bilinen bir roman karakteri olmasın bari değil mi ama. Ben de dedim bari değiştireyim bunu, adı "Yarım Porsiyon Aydın" yaptım. Ne güzel demiş Cem Karaca, "burda da orda da o aynı barlar/hep o aynı yarım porsiyon aydınlık/aynı çehreler, aynı laflar/vallahi hiç değişmemişsiniz" (bu şarkı sözlerini de kafadan yazdım çünkü alıntı datlı ve dinlediğim şarkıyı ezberleyebiliyorum). Tepedeki logoyu da değiştirdim, google'a phileas fogg yazıp ilk çıkan şeyi logo yapmıştım, yerine Haruki Murakami'nin Sahilde Kafka romanının kapağının Paint'te kesip biçip yaptığım bi versiyonunu koydum. Blogun temasının rengi uymadı ama güzel oldu galiba.
"Oha çaldım!"
Sonuçta diyeceğim şudur, herhalde olmaz ama, belki bir iki yıl ara daha veririm, yine de kafamda burası olur. 2015'te belki yeni bir uyduruk fenomen çıkmış olur, onu çekiştiririm, "Yarım Porsiyon Aydın nedir lan" deyip bir isim değişikliği daha yaparım. O yüzden gelecekteki bana buradan alternatif başlık ve takma isimleri sunuyorum... Şaka lan şaka, kim uğraşacak şimdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder